Başkan Aydın Akkoç‘un da katıldığı, 12- 17 Nisan tarihleri arasındaki, Endülüs gezimizde BURA heyeti İspanyol Müslümanları ile buluştu.

Gezimizin ilk durağı Torremolinos kentiydi; Torremolinos, İşbiliye, Kurtuba ve Gırnata ügeninin ortasında bulunduğundan bu şehirlere otelimizden günü birlik ziyaretler yaptık, ihtida etmiş ispanyol müslümanlarla kucaklaştık.

KURTUBA (Cordoba)

Endülüs Emevi Sultanı I.Abdurrahman’ın talimatıyla 785 yılında inşasına başlanan 24 bin metrekarelik alana kurulu Kurtuba Camii, dünyada en fazla sütuna sahip mabed konumunda.

Kurtuba Camii III.Fernando’nun kenti ele geçirmesiyle katedral haline dönüştürülmüş. Bununla birlikte İspanyol Kralı, camiyi tamamen yıkmayıp, ortasına bir katedral inşa etmiş. Ortasına inşa edilmiş olan bu katedrale, duvarlarını süsleyen ikon ve chapellere rağmen, yine de her köşesinde İslam mimarisi ve ruhunu taşıyan bu eşsiz yapıyı gezenler ne hissettiler bilemeyiz, ama biz bir zamanlar 100 bin kişilik cemaatin alnının secdeye vardığı bu kutsal mekanda tarihin nefes alışlarını duyar gibi olduk.

Heyetimizin en küçük elemanı: Elif Demirer

GIRNATA (Granada)

Ertesi gün bir sonraki durağımız eski Endülüs’ün başkentliğini yapmış olan, Arapça adıyla Gırnata olarak bilinen Granada şehriydi. İki günümüzü ayırdığımız dar sokakları, sokakların iki yanında sıralı, duvarları tabak ve çiçekli saksılarla süslü evleri ve şehrin tepesinde zirvesinde karı hiç eksik olmayan Sierra Nevada Dağı’na yarenlik yapan Elhamra Sarayı’yla, Gırnata şehrinde ilk gün İspanya’daki Müslüman cemaatinden Abdul Samed Benedetti’in bizi davet ettiği Gırnata Camii‘ne misafir olduk. Dernek başkanımız Aydın Akkoç’un okuduğu ezanla saflarda yerini alan cemaatle Cuma namazımızı kıldık.

3 sene önce ibadete açılan yeni Gırnata Camii’nin minaresi.

Tayyib Diaz, Halit Nieto, Sunusi Mısıroğlu ve Abdül Wahid Barrios.

Halit Nieto, derneğimizin yeni kurulduğu zamanlarda (Ağustos 2004’te) bir grup ispanyol gençle birlikte misafirimiz olmuştu. Bu konudaki haberimiz için bakınız:Avrupalı Müslüman Gençlerle Kahvaltıda Buluştuk

Namazdan sonra, her Cuma camide verilen yemeğe davet etti ev sahiplerimiz bizi. Oldukça beğendiğimiz Gırnata’nın ünlü yemeği olan, bizdeki bulgur pilavına benzeyen “kuskus”u belki de daha da lezzetli kılan cemaatle aramızdaki kardeş muhabbeti oldu.

Gırnata Camii’nin imamı Beşir Castiñeira ile.

Abdül Wahid Barrios ile geçtiğimiz kasım ayında İstanbul’da buluşmuştuk. Bu konudaki haberimiz için bakınız:İspanya Müslümanları

Malik Garcia ve oğlu Halit geçtiğimiz Ramazan’da Bayramlaşmamıza katılmışlardı. 

Sıcak bir ortamda geçen, eski dostlarımızla buluştuğumuz ve yeni tanışıklıkların sağlandığı yemeğin ardından, caminin kütüphanesinde İspanya’daki Müslüman Cemaati ve derneğimiz BURA arasında yapılan görüşmede hem derneğimizin faaliyetleri ve misyonu anlatıldı, hem de karşılıklı iki camianın ortaklaşa neler yapabilecekleri üzerine konuşuldu.

BURA’lılar İbrahim Perez, Halit Nieto, Abdul Samed Benedetti ve ispanyol müslümanları ile toplantıda.

Şehre aynı zamanda ismini veren nar meyvesinin simgelediği Gırnata’daki ikinci günümüzde programımızda ispanyol asıllı müslüman İbrahim Perez’in rehberliğinde gezdiğimiz ve hayran kaldığımız Elhamra Sarayı vardı. “Kırmızı Saray” anlamına gelen Elhamra Sarayı ismini duvarlarındaki kırmızı tuğlalar ve çatısında kullanılan kırmızı kiremitler nedeniyle büründüğü kırmızı görünümünden almış. İnsanı hayrete düşüren ince İslami mimarisi, ayna görünümündeki havuzları, etrafa kokusunu saçan reyhanlar ve eşsiz görünümdeki bitmek bilmeyen bahçeleriyle Elhamra, üzerinden geçen bunca zamana meydan okurcasına zarafetini ve hakimiyetini ilan eder gibiydi.

Elhamra Sarayı.

Endülüs şehirleri arasında yolculuk yaparken Seyit Ali Abimiz yöre hakkında tarihsel ve kültürel bilgiler verdi.

İŞBİLİYYE (Sevilla)

Gezimizin son ayağı İspanya’nın en güzel şehirlerinden biri olan İşbiliye (Sevilla) şehriydi. 20.yüzyılın başlarında “World Exposition”a ev sahipliği yapan bu şehirde, cadde boyunca farkı mimari tarzlarda inşa edilmiş ve her biri farklı bir ülkeyi simgeleyen yapılara rastlamak mümkün. Bu şekilde Guadel Qivir nehri (arapçası Vadi El Kebir, yani Büyük Vadi) boyunca uzayıp giden şehrin hangi noktasına bakarsanız bakın, doğal bir müzenin içinde geziniyormuş hissini duyumsuyorsunuz.

Engezisyon’un yıktığı camiden geriye bir tek minare kalmış; onu da çan kulesi yapmışlar.

İşbiliye‘nin en önemli özelliği, İspanya‘nın Atlantik Okyanusu‘na açılan kapısı olması; ispanyollar, Güney Amerika’dan getirdikleri altınları bu şehrin girişinde, nehrin yanında bir kulede korurlarmış.

Mimarisinin dışında, arenası, flemenko dansı ve bu dansa hayat veren kastanyetleriyle İşbiliye şehrinde de Cemaat bizi yine yalnız bırakmadı. Evlerinde ikram ettikleri yemeğin ardından, grubumuzun bir kısmı İşbiliye Emiri Mücahid Camanez’i ziyarete giderken, diğer kısım da ev sahiplerimiz rehberliğinde küçük bir şehir turu yaptık.

Halit Nieto’nun evinde, yemekte.

Emir Mücahid Camanez’in evinde çay sohbeti.

Bizim için çok değerli olan yeni tanışıklıklar edindiğimiz, eski tanışıklıklarımızı pekiştirdiğimiz, atalarımızı yad ettiğimiz, ve sayıları 20 bini bulan ispanyol kökenli Müslüman cemaatiyle irtibatımızı kuvvetlendirdiğimiz BURA Endülüs gezisi de işte bu duygularla, dolu dolu, tıpkı bir rüya gibi sona erdi.

Granada’da 3 yıl önce inşa edilen Granada Camii ve Endülüs Müslümanları faaliyetlerini görmek için tıklayınız: www.mezquitadegranada.com

Paylaş!