“İslam ve Modernite” Atölyesi 14 Şubat’ta yapılan konferansla başladı. Lütfi Sunar’ın sunumuyla başlayan atölye bundan sonra yapılacak çalışmalarla devam edecek.

Kuzey Kampüs’te New Hall derslik binasında gerçekleşen etkinlik Nurullah Güleç’in açılış konuşmasıyla başladı. Atölyenin temel olarak İslam dünyasının modern hayat içerisindeki durumunu ele alacağını belirten Güleç düzenlenen bu konuşmanın ardından atölyenin 20-25 kişilik daha küçük gruplarla beraber yuvarlak masa toplantıları şeklinde ilerleyeceğini ifade etti. Ardından Lütfi Sunar “Dünya Tarihinde Modernite: Avrupamerkezci Anlatının Sınırları” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi.

Konuşmasında Türkiye’de üniversitelerde öğretilen dünya tarihinin kapsayıcı olmadığını belirten Sunar, İslam tarihinin çoğunlukla göz ardı edildiğini söyledi. Herhangi bir olguyu dünya tarihi bağlamına bakmadan anlama çabasının eksik olacağının altını çizerek konuşmasında zamansız ve mekansız olarak kurgulanan evrensel bir modernite okumasını eleştirdi. Teleolojik bir biçimde her türlü konuyu moderniteye çıkacak şekilde konumlandıran Avrupamerkezli dünya tarihi anlatısının aslında burjuvanın siyasal düzen arayışının bir yansıması olduğunu söyledi.

Burjuva kendi kazançlarını arttırmak için siyasal ve toplumsal düzenin değişmesini hedeflerken bunu sağlamak için aristokrasi ve kiliseye karşı zorlu bir mücadeleye girişti. Burjuva sınıfı,  Bu mücadeleyi kazanmak için yeni toplum yapısının temelini oluşturacak bir ahlak teorisine ihtiyaç duyuyordu. Aydınlanmacı filozofların, tamamen kendi çıkarlarının peşinde koşan, bencil insanlardan oluşan bir toplum yapısını temellendirmeye çalışmaları bu ihtiyacın bir sonucu idi. Burjuva sınıfının bu mücadeleden galip gelmesi ve bununla birlikte gelen sömürgeleştirme ve kolonileşme macerası,  Avrupamerkezli tarih okumasının önünü açtı ve modernitenin tarihin varması gereken nihai sonuç olduğu anlayışı kabul gördü. Bütün bunların karşısında uygarlık kavramının medeniyetlerin içsel bir gelişmesi gibi görülmekten çıkarılması gerektiğini vurgulayan Sunar, ancak bu sayede Avrupamerkezli tarih anlayışının ötesine geçilebileceğini belirtti.

Paylaş!