Cuma öğleden sonra Humus‘tan yola çıktık… Şam‘a doğru.

ŞAM (DİMEŞK)

Ortadoğu’nun en büyük kentlerinden Şam’a veya Arapça söylenişiyle Dimaşk’a ikindiden sonra vardık. Şam kelimesini araplar, Dimaşk‘ı da içine alan ve Filistin’e kadar uzanan bölgenin ismi olarak kullanıyorlar ve bu bölgede bizim Şam dediğimiz yerleşime Dimeşk diyorlar… Ecdad ise, Sahabe ve Evliya kabirlerinin makarrı olan bu bölge için Şam-ı Şerif adını kullanmış.

HAMİDİYE ÇARŞISI

İlk durağımız, Sultan Abdülhamid tarafından yaptırılmış olan olan Hamidiye Çarşısı‘ydı. Çarşı İstanbul’daki Kapalıçarşı’yı anımsatıyordu.

Kapalıçarşı girişinde.

Kapalıçarşı’da Mevlid-i Nebevi kutlamalarından kalan bayraklar.

Hamidiye Çarşısı’nda dondurma molası.

Hamidiye Çarşısı’nın hemen bitiminde Emevi Camii yer alıyor.

EMEVİ CAMİİ
Emevi Camii‘nin, Suriye‘nin diğer camilerindeki gibi geniş bir avlusu var; ayakkabılar avluya girerken çıkarılıyor ve avlu da namaz kılamak için kullanılıyor.

Cami avlusunda Şehrin ‘Beytül Mal’inin saklandığı kasa.

Emevi Camii’nin içinde ise Yahya Peygamber’in ve Kerbela’da şehit edildikten sonra kesik başı Şam’a getirilen Hz. Hüseyin’in kabirlerine gittik. Akşam namazını Emevi Camii’nde kıldıktan sonra akşam yemeği için hareket ettik.

Emevi Camii’nde Yahya A.S.’ın Türbesi

AKŞAM YEMEĞİ

SÜLEYMANİYE CAMİİ

Cumartesi günü Büyük İslam Mütefekkiri ve Mutasavvıfı Muhyiddin-i Arabi Hazretleri’nin 1518 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılan camii ve türbesine gittik.

Bir sonraki durağımız 1554 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan Süleymaniye Külliyesi‘ydi. Süleymaniye Camii’nde restorasyon çalışmaları devam ettiğinden caminin içine giremesek de, camiinin hemen yanında Son Osmanlı Sultanı Vahideddin’in mezarının da bulunduğu kabristanı ziyaret ettik. Burada Osmanlı ailesinden bir çok sultan ve şehzadenin kabirleri bulunuyordu.

Süleymaniye Camii’nde Sultan Vahıdeddin’in kabrinde.

Sultan Vahıdeddin’in kabri.

Buradan sonra Şam Sahabi Mezarlığı‘na gittik. Mezarlıkta Bilal-ı Habeşi ve Cafer-i Tayyar Hz.’leri gibi iki büyük sahabinin ve Kerbela Şehitleri‘nin türbeleri bulunmaktaydı. Şam’daki bir diğer ziyaret yerimiz ise Seyide Zeynep Camii‘ydi. Burada Peygamber Efendimizin torunu, Hz.Hasan ve Hz. Hüseyin’in kız kardeşleri Hz. Zeynep yatmaktaydı. Caminin kubbesi ve içine 5 ton altın katıldığı söylenmektedir. Camiye özellikle Şiiler tarafından rağbet edilmekte…

HİCAZ DEMİRYOLU

Şam- Şerif’te diğer bir durağımız, 1900 yılında 2. Abdulhamid tarafından yaptırılan Hicaz Demiryolu İstasyonu’ydu.

Hicaz Demiryolu Şam İstasyon Binası

Hicaz Demiryolu devrinden kalma Lokomotif.

SELAHADDİN-İ EYYUBİ HZ.

Hamidiye Camii’nin yanında büyük İslam komutanı Selahaddin Eyyübi’nin ve 1914 yılında Şam’da uçak kazasında ölen ilk Türk hava şehitlerinin mezarlarını ziyaret ettik.

Selahaddin-i Eyyubi Hazretleri’nin Türbesi’nin bahçesinde ilk Türk Hava Şehitleri.

İDSB SURİYE TEMSİLCİSİ

BURA YK Üyesi Mustafa Bügelek ve üyemiz Sunusi Mısıroğlu, İslam Ülkeleri STK lar Birliği Suriye temsilcisi Avukat Ahmet Naim Akbıyık ile görüştüler. Rabıtatül Hukukıyyun isimli derneğin başkanı olan Akbıyık, geçenay İDSB toplantısı nedeniyle İstanbul‘da biraraya geldiği BURA‘lılarla, bu kez Şam‘da buluşmaktan duyduğu sevinci dile getirdi.

NABULSİ HOCA VE ENSTİTÜSÜ

Cumartesi günkü temaslarımızdan bir diğerini de Suriyeli alim Nabulsi‘nin Enstitüsüne yapmış olduğumuz ziyaret oluşturuyordu.

Dr. Nabulsi ile yapmış olduğumuz görüşme iki kurumun tanışması ve önümüzdeki aylarda ortak çalışmalarda bulunmasına dönüktü. Dr. Nabulsi Türk Gençlerini kendi öz evladı olarak gördüğünü belirterek BURA ve üyelerine, özellikle dil öğrenimi konusunda, elinden gelen her türlü desteği vereceğini belirtti.

BURA Üyeleri ile yaptığı sohbette özellikle Suriyeli ve Türk Gençleri arasında kurulacak bağın ve işbirliğinin çok önemli olduğunu belirten Suriyeli Alim Nabulsi, bu yöndeki çalışmalara enstitü olarak desteklerinin tam olduğunun altını çizerek, Türk öğrenci ve gençlerini kendi öz evladı olarak gördüğünü ifade etti.

BURA üyeleri ile yaptığı görüşme sırasında İslam’a davetin esasları hakkında görüşlerini açıklayan Dr. Nabulsi, insanın bu dünyada mutlu bir yaşam sürebilmesinin öncelikle Allah’ı bilmeğe, sonra O’nun gösterdiği yolu öğrenmeğe ve uygulamaya dayalı olduğunun altını çizdi. Dr. Nabulsi “Davet“in bu üç noktanın tamamlayıcısı olduğunu belirtti.

Nabulsi Hoca ile sohbette.

Başkan Akkoç Dr. Nabulsi’ye bir tablo hediye etti.

Dr. Nabulsi’nin web sayfası için tıklayınız:www.nabulsi.com

DÖNÜŞ

Pazar günü yine Halep ve Antakya üzerinden Adana‘ya otobüsle gittik ve uçakla İstanbul‘a döndük.

Ufkumuzu geliştirdiğimiz, yeni kişi ve kuruluşlarla tanıştığımız dolu dolu 4 gün geçirdik.

Paylaş!