Halep, Hama, Humus ve Şam‘ı içeren Suriye gezimizde, Cihan Harbi sonunda Batılılar’ın çizdiği sınırla birbirinden ayrılan iki halkın, ne denli yakın ve bereber olduğunu gördük.

Sınırın öte yakasındaki halkla kucaklaştık. Din, tarih ve kültür birlikteliği bizleri onlara bağlıyordu.

YOLCULUK

4 – 7 Mayıs tarihlerinde BURA üyesi 29 kişi ile Suriye’ye gittik. Suriye yolculuğumuz Perşembe sabahı Atatürk Havalimanı’ndan kalkan Adana uçağıyla başladı.

Gezi öncesi Haşim İşcan Geçidi (Saraçhane)’de buluşma.

Bir saati aşan uçak yolculuğumuz sırasında sabahın ilk ışıklarını bulutların üstünde karşılamak ayrı bir zevkti. Kısa ama zevkli geçen uçak yolculuğumuzdan sonra 7:30’da Adana Havaalanı‘nda bizi bekleyen otobüsümüze bindik. Kaybedecek vaktimiz yoktu ama Adana çıkışına doğru yolda ikinci bir kahvaltı daha yaptık. Kıymalı, peynirli ve patatesli böreklerimizi yiyip çayımızı içtik ve tekrar yola koyulduk.

Üç saati aşan yolculuğumuzun ardından Hatay Cilvegözü Sınır Kapısı‘na ulaştık. Sınırda bekleyen otobüsleri ve 1-2 kilometre kadar sıra oluşturan tırları görünce ister istemez telaşlandık. Bu kalabalıkta ve karmaşada sınırı nasıl geçeceğiz veya geçsek bile kaç saatte geçebiliriz diye kara kara düşünmeye başladık. Gezi Başkanımız Mahmut Alper Tuğsuz hemen otobüsteki yolcuların pasaportlarını topladı ve yanına Suriye’ye daha önce gelmiş iki arkadaşı alarak pasaport işlemleri için görevli memurun yanına gitti. Ama klasikleşen Türkiye tablosu burada da yakamızı bırakmadı memurlar saat 13:00’a kadar öğle yemeği arası vermişti ve ne yazık ki saat 12:00’dı. Pasaport için beklerken ve yandan sıra kapmak isteyenleri engellemeye çalışırken çevremizde kullanılan dilin yavaş yavaş Arapçaya kaydığını fark ettik. Pasaport memurumuz sağolsun, Türkiye’nin önemli bir üniversitesinde okumuş ve aralarında hamile bayanların da bulunduğu gezi grubumuza kolaylık göstermeme nezaketinde bulunarak tüm yolcuları kaçakçı mı terörist mi diye anlamak için teker teker pasaport kontrolü yapılan yere çağırdı. Türkiye tarafında zorlu geçen iki buçuk saatin ardından sınır kapısından yolu kapatmış tırlara yolu açtırarak ve askerlerimizin yardımıyla bir miktar askeri yoldan da ilerleyerek iki kilometre uzaktaki Suriye sınır kapısına ulaştık. Suriye gümrüğüne vardığımızda gördüğümüz manzara Türkiye tarafına göre hem çok modern hem de gümrük görevlilerinin bize davranışı çok daha kibardı. Sadece sınırın iki tarafını gören birisi bizim gümrüğün bir Afrika ülkesine, Suriye gümrüğünün ise bir Avrupa gümrüğü değilse de gelişmiş bir ülkeye ait bir gümrük olduğunu rahatlıkla düşünebilir.

Adana’dan başlayan otobüs yolculuğumuz İskenderun, Antakya üzerinden Halep, Hama, Humus’a ve daha sonra Şam’a kadar sürdü.

Suriye kapısında bize Suriye‘de yol boyunca eşlik edecek rehberimiz Ferhan Bey katıldı. Ferhan Bey tekrar pasaportlarımızı toplayıp hızlıca Suriyeli sınır memurlarının bulunduğu binaya yöneldi. Biz de fırsattan istifade yolcular için yapılmış camiye yönelerek Suriye topraklarında ilk namazımızı kıldık.

Sınırda dikenli teller.

Bir süre sonrada rehberimizin işlemleri tamamladığını öğrendik ve Suriye’nin, başkent Şam‘dan sonra, ikinci büyük kenti Halep’e doğru yola koyulduk. Sınırla Halep arası bir saat kadardı. Yol boyunca rehberimiz Ferhan Bey Suriye ve Halep hakkında bilgiler verdi. Ne var ki sabah 4’te kalkıp uzun bir yoldan gelen bir gruba anlatılan tarihler, kültürler ninni gibi gelmiş olacak ki, ben de dahil birçok arkadaşımız gözlerimizi dinlendirmeyi tercih ettik. İkindi ezanıyla birlikte Halep’e ulaştık.

Suriye’nin Bab el Hawa sınır kapısı.

HALEP

Halep Suriye’nin en büyük ikinci kenti. 1999 nüfusu 1.7 milyon olup, günümüzde 3 milyona yaklaştığı tahmin edilmekte. Halep Arapça’da ve diğer bazı sami dillerinde taze süt demektir. Tarihi M.Ö. 3000’li yıllara uzanan Halep Kalesi’nde çeşitli Mezopotamya devletleri, Roma imparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Arap hakimiyeti, Büyük Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu devirleri yaşanmış, Suriye’nin en önemli ticaret ve üretim merkezlerinden biri olmuş.

Halep’te doğrudan kaleye çıkmayı planlıyorduk ama kale yolundaki yangın ve itfaiye araçları bizi engellediğinden Halep Emevi Camii’ne yöneldik.

EMEVİ CAMİİ

Halep’teki Emevi Camii.

Emevi Camii Halife El Velid döneminde yapılmaya başlanmış, ancak kardeşi Halife Süleyman zamanında 715-717 yıllarında tamamlanabilmiş. Caminin St. Helela Katedrali’nin mezarlığı üstüne yapıldığı biliniyor. Ancak orijinal yapı, 1169’daki büyük yangında tamamen tahrip olmuş. Daha sonra yeniden kurulan Ulu Cami’ye 1090 yılında Selçuk Sultanı Tutuş’un yaptırdığı 45 m. yüksekliğindeki minare de depremler sırasında tahrip olmuş. Caminin taş işçiliği ve süslemeleri dönemin başyapıtları olarak biliniyor. Yapının içinde Yahya Peygamber’in babası olduğuna inanılan Zekeriya Peygamberin türbesi bulunuyor.

Şadırvan.                                      Cami’nin avlusunda suriyeli çocuklar.

Emevi Camii’nin içinde Lafza-i Celal Tablosu.

Halep’teki Emevi Camii’nde Zekeriya (A.S) ın kabri – Başkan, Osmanlı tuğrasının önünde.

Emevi Camii’nde ama hafızlar.

Emevi Camii içindeki Zekeriya Peygamber‘in kabrini ziyaretimizden sonra BURA Yönetim Kurulu Üyesi Fawaz Zakri’nin Halep’teki kardeşi Yasir Zakri grubumuza katıldı. Başkan Aydın Akkoç, Yasir ve Muhammed Zakri, ve 3 kişi gezi grubundan ayrılarak T.C Halep Başkonsolosluğu’nu ziyarete gitti.

Y.K Üyemiz Fawaz Zakri’nin kardeşi Yasir ile Halep’te.

T.C. HALEP BAŞKONSOLOSLUĞU ZİYARETİ

Konsolosluk’ta samimi bir havada geçen ziyarette Başkan Aydın Akkoç BURA Derneği olarak Halep ve Halep Üniversitesi ile kurulabilecek ilişkileri dile getirdi.

Halep Başkonsolosumuz Ali Kemal Aydın bu konuda elinden gelen yardımı esirgemeyeceğini söyledi ve Halep ve Suriye ile ilgili bilgiler verdi.

Muhammed Zakri, Başkan Akkoç, Başkonsolosumuz A. Kemal Aydın, Sunusi Mısıroğlu, Hasan Bacacı, Mehmet Fatih Türe.

Başkonsolos A. Kemal Aydın Halep Üniversitesi‘nde “Türkoloji Bölümü” açıldığını ve bu üniversiteye türkçe kitap bağışı topladıklarını belirterek, yeni açılan bölüm ve kütüphanenin, iki ülkeyi birbirine daha çok yakınlaştıracağını vurguladı.

Başkonsolos Cilvegözü Sınır Kapısı‘nda yaşanan trafik ve sıkıntıyı bildiklerini ve kapının büyütülmesi için çalışmalara başlamış olduklarını ifade etti.

Başkan Akkoç, Halep Başkonsolosumuza bir tablo hediye etti.

HALEP KALESİ

Şehir merkezinde göze çarpan ilk yapılardan birisi Halep Kalesi. Şehirden 50 m. yüksekte olan kale 13. Yüzyılda Seyf El Devle El Hamadani zamanında inşaa edilmiş. Yapı itibariyle Gaziantep Kalesi’ne benzeyen bu yapının aynı kişilerce yapılmış olduğundan söz edilmektedir. Birkaç yıldan beri restorasyon çalışmaları devam eden kaleye özellikle yabancı turistlerin yoğun ilgisini gördük.

Halep Kalesi’nin Kapısı.

AKŞAM YEMEĞİ

Akşam yemeğinde Fawaz Ailesi’nin misafiriydik. “Der Zamaria” Lokantası’ndaki yemek sonrasında Fawazlar‘ın evine kahve içmeye gittik.

Fawaz Zakri’nin anne ve babası ile yemekte.

HAMA

Akşamki durağımız Hama’ydı. Hama’da doğrudan geceyi geçireceğimiz otele gittik. Odalarımızın balkonlarından şehirde geceleyin başlayan hayatı ve şehadet parmağı gibi göğe yükselen yeşil şerefeli minareleri izlemek ayrı bir hazdı. Gruptan bir kısım -özellikle gençler- saatin ilerlemiş olmasına ve yorgun olmalarına bakmayarak bir Arap şehrini geceleyin gezme keyfini yaşamak için şehir merkezinde dolaşmaya gittiler.

Doğu dillerinde Hama “Kale” anlamına gelir. Bu şehrin kurucusu Kenan’ın on bir oğlundan birisi olan Hams b. Kenan’ın olduğu söylenir. Selçuklular döneminde şehre, imparator Antoyuhas Ebifaniyus’a nispetle Ebifaniya denilmiştir. Asi Nehri üzerindeki su dolaplarından ötürü Medinetün-Nevair (Su dolabı şehri) de denilir. Meşhur coğrafyacı Ebu’l Feda bu şehirlidir. Şehrin tarihi, M.Ö. 5000 yıllarına dayanır. Kale, ilk yerleşim yeridir.

Cuma sabah 8 sularında kalkarak kahvaltımızı otelimizin restorantında yaptık. Otobüsümüz ne yazık ki planlandığı gibi zamanında kalkamadı, çünkü bir önceki akşam sabaha kadar şehirde tur atan arkadaşlar uyanmakta güçlük yaşamışlardı. Hama‘da Asi Nehri‘nin üzerine kurulmuş su değirmenlerini izledik.

Hama su değirmenleri veya Noria – Su dolapları: Bizans döneminde, şehrin ve tarlaların su ihtiyacını karşılamak için Asi Nehri kıyısına kurulan bu dev çarkların nehirden aldıkları sular taş kemerli su yollarına taşınarak şehre dağıtılıyor. Bir zamanlar kırktan fazla olan bu su dolapları günümüzde 17 tane ve sembolik olarak çalışıyor. Büyük bir iniltiyle dönen dolapların görünümü oldukça etkileyici. Noria’ların en ihtişamlısı 14.yy’da yapılmış ve El Muhammediye adını taşıyor. Ayrıca her dolabın bir adı var.

HUMUS

Hama ziyaretimiz Cuma Namazını Humus’taki Halid bin Velid Camii‘nde kılacağımızdan dolayı kısa sürdü. 12 civarında Humus’a vardık, kısa bir şehir turundan sonra, namaz öncesinde, Halid Bin Velid Camii ve Türbesi‘ni ziyaret ettik.

Halid Bin Velid Camii

Cuma namazı sırasında.

Halid Bin Velid Hz. Türbesi

Halid Bin Velid Camii’nde Halid Bin Velid Hz.’nin son sözlerinin yer aldığı kitabe.

Cuma Namazı ve türbe ziyaretinin akabinde Şam‘a gitmek üzere yola çıktık…

Paylaş!