13 Ekim Cuma akşamı Mithat Alam Film Merkezi’nde, Amerikalı yazar Ted Chiang’ın 1998’de yayımlanan Story of Your Life adlı kısa öyküsünden esinlenerek ortaya çıkan “Arrival” isimli filmin gösterimini yaptıktan sonra mezunlarımızdan Nagihan Haliloğlu ve Elif Eda Karagöz’ün katılımlarıyla film üzerine konuştuk.
Söyleşide filmin ana temalarına değinen Nagihan Haliloğlu, filmdeki birçok objenin ve olayın aslında film boyunca oluşturulan felsefi kurgunun birer parçası olduğunu ifade ederek sözlerine başladı. İnsan olmakla ilgili, epistemolojik veya ontolojik birçok tartışmanın içine girip çıkan filmin bu noktalarda belirli bir taraftan yana ağırlık basmaktan çekinerek ilerlediğini söyledi.
Filmdeki farklı sahneleri yorumlarken Nagihan Haliloğlu, belirli bir noktadan sonra filmin ana karakteri olan dilbilimci Louise Banks için zaman kavramının ortadan kalktığından bahsetti. Geçmiş ve gelecek arasındaki zamanın doğrusal olduğu anlayışını aslında bir anlamda tehdit eden Heptapod dilindeki dairesel görüntü bu dili konuşan Heptapodların zamanı nasıl algıladıklarına işaret ediyor.
Heptapod dilini konuşarak ve yaşayarak zamanla zihinsel bir evrim geçiren Louise, geleceğin bilgisiyle bugün içerisinde hareket etme zorluğuyla karşı karşıya kalıyor. Bu durumda yeri geldiğinde bile bile yanlış sonuçları doğuracağını bildiği kararlar vererek yaşantısına devam eden Louise bir anne olarak izleyenlere Rilke’nin “Her hamile aslında iki şeyi taşır, biri doğum, diğeri de ölüm.” sözünde de olduğu gibi bu ikilemin zorluğunu hatırlatıyor ve sorulması gereken soru seyircinin zihninde böylelikle beliriyor: “Geleceği biliyor olsaydık bugün ne derecede kararlarımızı değiştirebilirdik?”
Louise Banks’in de uzmanlık alanı olan dil kavramının insanlar arasındaki iletişimi mümkün kılmasından bahseden Elif Eda Karagöz, uzaylılarla temasında Louise’nin gösterdiği en önemli yeteneğin karşısındaki bilinmeyeni anlama noktasındaki ısrarının olduğunu söyledi. Bir asker için bilinmeyen tehlikelidir ve asker onu yok etmek ister. Bu algı da askeri yapının bilinmeyeni anlama noktasından uzaklaşmasına sebep olur. Bunun aksine, karşıdakini anlama gayretiyle yola çıkıldığında dil anlamlı hale gelir ve işte asıl o zaman “iletişim” gerçekleşmiş olur. İletişimin gerçekleşmesinde dil kadar tarafların anlama amacıyla hareket etmesinin de önemli olduğunu hatırlatan Karagöz, kendi kişisel film tecrübesine de dayanarak iyi bir film ortaya koyabilmenin yolunun ciddi bir emek ortaya koymaktan geçtiğini söyledi.